Kategori

Genel

Kategori

Geçtiğimiz aylarda Çin’in Wuhan kentinde başlayan ve gün geçtikçe tüm dünyaya yayılan koronavirüs, gündemimize bomba gibi düştü. Ülkemizde de ne yazık ki vaka sayısı hızla artmakta. Dezenfektan malzemelerinin fiyatları iki katına çıktı ve insanlar marketlere akın ediyor. İnsanların bazılarında panik havası hakimken, bazıları ciddiye bile almıyor ve sosyal yaşamına devam ediyor. Peki bu durumda nasıl davranılması gerekiyor? Nelere dikkat etmeliyiz?

Koronavirüsler, hayvanlarda veya insanlarda hastalığa neden olabilecek büyük bir virüs ailesidir. İnsanlarda, birkaç koronavirüsün soğuk algınlığından Orta Doğu Solunum Sendromu (MERS) ve Şiddetli Akut Solunum Sendromu (SARS) gibi daha şiddetli hastalıklara kadar solunum yolu enfeksiyonlarına neden olduğu bilinmektedir.

Koronavirüsü belirtileri basit bir soğuk algınlığından zatürreye kadar uzanan geniş bir yelpazede dağılıyor. Sık rastlanan en önemli belirtileri ise yüksek ateş, balgamlı öksürük ve nefes darlığı. Bu süreç bağışıklık sistemi kuvvetli olan kişilerde basit seyrederken;  bağışıklık sistemi düşük, yaşlı ve kronik rahatsızlığı olan kişilerde ağır seyredip ölüme sebebiyet verebiliyor. Virüs insanlara bulaştıktan sonra en sık akciğerlere yerleşiyor ve burada çoğalıyor. Bağışıklık sistemimiz de virüsü tanımıyor ve karşı koymak için yetersiz kalıyor. Bu durumda zatürre gelişiyor ve akciğerlerin kapasitesi sınırlandığı için hastalar solunum sıkıntısı çekmeye başlıyor.

Tedavi olarak ne yazık ki net bir tedavisi yok. Covid-19 tespit edilen hastalarda virüsün vücutta oluşturduğu etkileri ortadan kaldırmaya yönelik tedavi  uygulanıyor. Örnek olarak birçok hastada olduğu gibi yüksek ateş mevcut ise bu ateşi düşürmek ve semptomları ortadan kaldırmak için gerekli tedavi uygulanıyor. Ya da hastanın solunum sıkıntısı mevcutsa bu sıkıntıyı gidermeye yönelik tedavi devreye sokuluyor.  Virüsün daha da yayılmasını önlemek adına toplum olarak hepimizin dikkat etmesi gereken bazı hususlar var.

Temizlik Şart!

Bu süreçte alınması gereken belki de en önemli önlem, sık sık elleri yıkamak ve dezenfektanlar kullanmaktır. Dışarıdayken ellerinizi yıkamaya fırsatınız yoksa yanınızda kolonya veya dezenfektan taşımanız faydanıza olacaktır. Ellerinizi ağzınıza ve yüzünüze götürmemeye ekstra çaba göstermelisiniz. Hapşırırken veya öksürürken ağzınızı bir mendille veya dirseğinizin iç kısmına doğru kapatmalısınız. Sadece maske takmak virüsten korumuyor ve maskenin yanlış kullanımı virüs tehlikesini arttırıyor. Maskeler en fazla 1 saat takılacak şekilde tek kullanımlıktır. Çıkarırken iç kısımdan çıkarmalısınız çünkü virüsler maskenin dış kısmına yapışmış olabilir. Maske ve eldiveni olması gerektiği gibi kullanırsanız, büyük oranda koruma sağlıyorlar.

İnsanlarla Temas ve Sosyal İzolasyon

Bu virüs temas yoluyla bulaştığından, insanlarla yakın temasta bulunmaktan kaçınmalısınız. Pek çok insan gönüllü olarak evde kalıp, sosyal izolasyon yapmaya başladı. Eğer imkanınız var ise siz de birkaç hafta evden dışarı çıkmamaya özen gösterebilirsiniz.

Yurt Dışından Gelenlerle Görüşmemek

 Eğer yurt dışından gelen bir yakınınız varsa, en az 14 gün boyunca görüşmemelisiniz. En yakınınız olsa bile bu karantina sürecine başkalarının da sağlığını düşünerek saygı duymalısınız.

Panik Yapılmamalı!

İnsanların yaptığı en büyük hata, paniğe kapılıp marketlere, eczanelere akın etmek ve evine aylık stok yapmaktır. Peki herkes böyle davranırsa gerçekten ihtiyacı olan kişilere ne olacak? Bu panik dalgası hem ekonomiyi hem de dolaylı yoldan virüsün artmasını etkiliyor. Panik yapılmamalı ve herkes ihtiyacı olduğu kadar alışveriş yapmalı. Coronavirüs ile başa çıkabilmek için moraller yüksek tutulmalıdır.

Bağışıklığı Yüksek Tutun

Bol bol meyve, sebze, kefir, yoğurt tüketerek bağışıklığınızı yüksek tutmanız şart. Bunların yeterli olduğunu hissetmediğiniz durumlarda eczaneden vitamin takviyeleri alabilirsiniz.

Instagram, gelen güncellemeleriyle adından en çok söz ettiren sosyal medya platformlarından biri. Her geçen gün yeni bir güncellemeyle bizleri şaşırtmaya devam eden Instagram’ın en son gelen güncellemesinde; artık takip listelerini “En az etkileşimde bulundukların” ve “Akışta en çok gösterilenler” olarak iki kategoride görebiliyoruz. Ayrıca artık takip ettiklerimizi; “En eski” ve “En yeni” oluşuna göre de sıralayabiliyoruz. Bu sıralama uzun bir süre önce bazı kullanıcılara sunulmuş olsa da pek çok kişide henüz yoktu. Bu yeni gelen özellikler sayesinde en az etkileşim kurduğunuz hesapları kolayca takipten çıkarabilirsiniz. Ana sayfanızda çok fazla yer işgal ettiğini gördüğünüz hesapları da kolayca takipten çıkabilirsiniz, tercih sizin.

10 yaşına girecek olan ve 1 milyar kullanıcıyı aşan Instagram, uzun süreli kullanıcılarda uygulamayı daha kullanışlı hale getirmek için bu tarz güncellemeleri sık sık yapmakta. Birkaç sene önceki Instagram ile yeni Instagram’ı kıyaslarsanız, sayamayacağınız kadar çok yeni özellikler gelmiş olup, kullanım kolaylığı iyice artmıştır.

2010 yılında bir iPhone uygulaması olarak piyasaya sürülen Instagram, zamanla büyük bir popülerliğe ulaşmış ve 2012 yılında Facebook tarafından 1 milyon dolara satın alınmıştır. Satın alındığı dönem sadece 30 milyon kullanıcısı vardı. Peki, bu kadar gelişmesinin sebebi nedir sizce? Elbette sürekli bir değişim halinde olması ve yeniliğe ayak uydurmaktan ziyade, yeniliğin ta kendisi olması! Biz şu anda bu blog yazısını yazarken ya da siz şu an bu yazıyı okurken bile Instagram’a yeni bir özellik gelmiş olabilir.

Kullanıcıların sürekli şikayet ettiği bazı eksiklikler de var elbette. Örneğin, kaydırmalı fotoğraf paylaşıldığında sonradan içlerinden birini bile silememek ya da hikayelerde ilk başta görünen kişilerin neye göre belirlendiğini bilememek gibi kullanıcılar tarafından sık dile getirilen eleştiriler var. Fakat senelerdir dillerden düşmeyen bu eleştirileri Instagram pek dikkate alıyor gibi görünmüyor. Yine de kabul edelim ya da etmeyelim, Instagram senelerdir bizlere en iyi düzeyde kullanıcı deneyimi yaşatmak için sürekli bir gelişim halinde.

Bu son güncelleme bazılarının hoşuna gitse de, bazıları tarafından ortalığı karıştırdığını öne sürüldü. Karar sizin…

Günümüz dünyasında her geçen saniye teknoloji değişmekte ve dijitalin önemi artmaktadır. Teknolojinin gelişmesiyle dijital pazarlama, pazarlama sektörünün olmazsa olmazı ve göz bebeği haline geldi. Artık dijital dünyada varlığı bulunmayan kurumsal bir işletmenin varlığını düşünmek bile güç. Peki, göz bebeğimiz dijital pazarlamanın Türkiye’deki yerini ve önemini hiç merak ettiniz mi? Son verilere göre tüm dünyada 3 milyar 480 milyon kişi aktif olarak sosyal medyayı, 4 milyar 380 milyon kişi de aktif olarak internet kullanmaktadır. Türkiye’de ise 52 milyon kişi aktif sosyal medya, 59 milyon 300bin kişi ise aktif internet kullanmakta. Görüldüğü üzere Türkiye’de internet kullanımı hiç de azımsanmayacak rakamlarda seyrediyor. Hatta dünyada ilk sıralardayız desek yalan olmaz. Durum böyleyken, ülkemizde dijital pazarlamanın payı her geçen gün artmaktadır. Bu payı sağlamanın en önemli yollarından biri de sosyal medya platformlarını kullanmak olabilir.

Sosyal medya platformları, dijital pazarlamada en önemli ve dijital pazarlamayla birbirlerinden ayrı düşünülemeyen platformlardır. Özellikle genç nüfusun da dikkatini çekebilmek için bu platformları etkin bir şekilde kullanmak, işletmelerin varlıklarını rekabet ortamında devam ettirebilmeleri açısından oldukça önem taşımaktadır. Ülkemizde sosyal medyanın dijital pazarlamada yerine kısaca bir göz atalım:

FACEBOOK

Son raporlara göre ülkemiz Facebook kullanımında Avrupa’da birinci sırada ve Facebook reklamları kullanıcı başına 14 tıklama alıyor. Facebook sayfalarındaki ortalama etkileşim; Dünyada %34 seviyesinde iken, Türkiye’de bu rakam %29’lara ulaşmakta. Kısaca Facebook’un Türkiye’de en popüler sosyal platform olduğunu göz önünde bulundurursak, Facebook reklamlarına gereken önemi vermek işletmeniz için baya karlı bir durum olabilir.

INSTAGRAM

Ülkemizde Instagram, reklam erişiminde %57 ile birinci sıradadır. Fakat bu rakam nüfus sayısına oranlandığında Türkiye 5. Sırada yerini almaktadır. Ayrıca günümüzde Instagram, alışveriş özelliğiyle ön plana çıkmaktadır. Hatta “Instagram e-ticaret alanında Google’a rakip mi olacak? Tartışmaları başladı bile. Özellikle hedef kitleniz genç kesim ise Instagram reklamcılığına gereken önemi vermeniz, işletmeniz açısından yararlı olacaktır.

YOUTUBE

En çok kullanılan sosyal medya kanalları arasında bulunan Youtube, dijital alanda işletmelere birçok avantaj sağlamaktadır. Geçtiğimiz yılın verilerine göre dünyada her ay 1,9 milyar kişi Youtube’u ziyaret ediyor. Türkiye’de de pazar payının epey yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle son zamanlarda Youtube’taki reklamlarda farkedilir derecede artış olduğunu görüyoruz. Video izlerken sadece bir videoda bile beşten fazla bile reklam çıkabiliyor karşımıza. Bu nedenle son zamanlarda Youtube’ta reklam vermek oldukça akıllıca bir seçimdir.

TWITTER

Twitter, Türkiye’de özellikle genç kesim tarafından oldukça tercih edilen bir platform. Ülkemiz Twitter reklam erişiminde dünyada 5. Sırada yer almaktadır. Bu durumda Twitter’da da işletmenizin varlığını sürdürmeniz markanız açısından önemli olabilir.

Sosyal medya kullanım oranları günden güne hızla artıyor. Genci, yaşlısı farketmeksizin herkes dijital platformlarda boy gösteriyor. Küçük bir mahalle esnafı ya da evinde yaptığı reçelleri satmak isteyen bir ev hanımı bile, çağa ayak uydurmak için sosyal mecralarda yerini almakta. Sosyal medyanın kullanım alanı bu kadar genişken, kullanılan bazı terimlerin ne anlama geldiklerini hiç düşündünüz mü? Bu terimleri öğrenmeniz, sosyal medyayı daha iyi anlamanız ve daha etkin kullanmanıza yardımcı olacaktır.

Facebook ve Instagram

Like(Beğeni): İnsanların gönderilerinizi veya hesabınızı beğendiği anlamına gelir.

Selfie: Özçekim anlamına gelir. Ön kameradan çekildiğiniz fotoğraflardır.

Bio: Profilinizde yer alan biyografi kısmıdır. Hakkınızda birtakım bilgiler yazarsınız.

DM: Özel mesaj kutusudur. Açılımı Direkt Mesaj’dır.

Story: Hesabınızdan 24 saat içinde silinen paylaşımlardır. “Hikaye”anlamına gelir.

Block: İstemediğiniz bir hesabın profilinizi görmesini engelleme işlemidir.

Unfollow: İstemediğiniz bir hesabı takipten çıkarma işlemidir.

Hashtag: Birtakım anahtar kelimeler kullanılarak, ortak hedef kitleye ulaşımı sağlar. Kelimenin başına “#” ifadesi getirilir.

Clicks: Reklam üzerine tıklanma sayısını gösterir.

Cost Per Click(Tıklama Başına Maliyet): Reklamlarınızda tıklama başına tutan maliyeti gösterir.

Spend: Reklamlarınız için ne kadar sürede ne kadar kazanacağınızı gösterir.

Tbt: Özellikle sosyal medya dünyasına yeni katılmış kişilerce çok merak edilen TBT’nin anlamı Throwback Thursday’dir. Yani geçmişteki Perşembe günlerine ait fotoğraflar bu hashtag ile tekrardan paylaşılır.

Emoji: Anlık duygu veya düşünce durumumuzu ifade ettiğimiz ikonlara denir.

Stalk: Merak ettiğiniz ve takipleşmediğiniz bir kullanıcının hesabını incelemektir. Kelime karşıtı; gizli takiptir.

Check’in Yapmak: Bulunduğunuz konumu profilinizde belirtmek ve paylaşmak.

Kaydetme: Hoşlandığınız bir gönderiyi, sadece kendinizin görebileceği bir klasöre kaydetmek.

TwItter

Tweet: Twitter’da düşüncelerinizi yazdıktan sonra paylaşmaya; tweet atmak, tweet paylaşmak denir.

Retweet: Yazdığınız bir tweeti, başka kullanıcıların profilinde paylaşmasına denir.  “RT’lemek” olarak da bilinir.

Mention: Gönderdiğiniz bir tweeti, başkalarının sizi etiketleyerek paylaşmasına(bahsetmesi)  denir.

Favlamak: Hoşlandığınız bir gönderiyi beğenmek, beğen butonuna basmak.

Toplam Website Yönlendirmeleri: Tweetinizde etiketlediğiniz linklere tıklayıp web sitenize yönelen toplam kullanıcı sayısıdır.

Flood Yapmak: Tweet serisi oluşturmaktır. Genelde Twitter’ın belirlediği karaktere sığmayan tweetler için tercih edilir.

Youtube

Abone: Kanalınızı takip eden kullanıcılara denir.

İzlenme Sayısı: Videolarınızın kaç kişi tarafından izlendiğini gösterir.

Beğenme/Beğenmeme: Videolarınızın kaç kişi tarafından beğenildiği ve beğenilmediğini gösterir.

Oynatma Listesi: Birden fazla videoların bulunduğu listelerdir. Bir video biter bitmez diğerine geçilir.

Trafik Kaynağı: Videolarınıza hangi kanallar üzerinden trafik akışı olduğunu gösterir.

Pinterest

Boards: Sayfanızda yaratılmış olan içerik sayılarını gösterir.

Pin: Sayfanıza eklediğiniz görseller anlamına gelir.

Refferal Visits to the Website: Web sayfanıza Pinterest’ten gelen kullanıcı sayısını gösterir.

SOSYAL MEDYANIN YENİ GÜCÜ
INFLUENCER (DİJİTAL ETKİLEYEN) MARKETING:

Son yıllarda “Influencer” kelimesini duymayan pek yoktur. Instagram, Youtube, Facebook vb. gibi sosyal medya mecralarında popüler olan ve insanları etkileyebilme gücüne sahip kişilere Influencer diyoruz. Influencer’lar insanların fikirlerini ve davranışlarını etkileme gücüne sahiptirler. Kendi deneyimlerini insanlarla paylaşarak, onların da deneyimlemesini sağlarlar ve hitap ettikleri büyük bir kitleleri vardır. İnsanları bu denli etkileyen sosyal medya fenomenleri üzerinden bir pazarlama stratejisi oluşturmamak hata olurdu elbet. İşte biz bu pazarlama stratejisine Influencer Pazarlama diyoruz. Peki nedir bu Influencer Pazarlama? Nasıl yapılır? Bu soruların cevabı yazımızın devamında!

Influencer Marketing kısaca; işletmelerin, sosyal medya platformlarında fenomenler yani diğer bir deyişle Influencer’lar aracılığıyla ürün veya hizmetlerini tanıtmasını sağlayan bir pazarlama stratejisidir. Influencer’ların hitap ettiği kitlenin satın alma davranışlarını etkilemek veya değiştirmek bu stratejinin temel amacıdır. Basit bir örnek vermek gerekirse; Fethiye’de bir otel işletmecisi olduğunuzu düşünelim. Otelinizin marka bilinirliğini arttırmak ve potansiyel müşterileri otelinize çekmek istiyorsunuz. Sosyal medyada markanızın bilinirliğini ve satışlarınızı arttırmak için yapabileceğiniz en güzel yol, Influencer Marketing’tir. Neden mi? Çünkü otelinize davet ettiğiniz ve iş birliği yaptığınız bir Influencer kendi profilinde hitap ettiği kitleye otelinizi tanıttığında veya övdüğünde, onun kitlesi tarafından web siteniz veya sosyal medya hesabınız hemen bir incelemeye alınır. Bu sayede marka bilinirliğiniz önemli oranda artmaktadır. Ayrıca ağızdan ağıza pazarlama stratejisinin de burada büyük bir rolü olduğunu unutmayalım.

Influencer Marketing Stratejisini uygulayabilmek için bazı prensipler vardır:

1.Markanıza, ürünlerinize veya hizmetlerinize en çok hitap eden Influencer hesabını bulmaya çalışın, gözlemleyin.

2.İş birliği yapacağınız Influencer hesabını önceden analiz ederek, neler yaptığını araştırın.

3.Ürün veya hizmetinizin, iş birliği yapacağınız Influencer ile uyumlu olup olmadığını kontrol edin. Ürün veya hizmetinizin Influencer’ın kişiliği ya da tarzıyla uyuşmama ihtimali olduğunu unutmayın. Hedefinize uygun içerikler üreten bir Influencer ile çalışmanız durumunda hedef kitle için daha doğal ve güvenilir bir izlenim oluşacağından, etkileşim oranınız da daha yüksek olacaktır.

4.Sadece Influencer’ı değil, hitap ettiği takipçi kitlesini de araştırıp gözlemleyin.

5.Belki de en önemli adım; stratejiler oluşturun. Neyi hedefliyorsunuz? Amacınız sadece marka bilinirliğinizi arttırmak mı, yeni müşterilere ulaşmak mı ya da mevcut müşterilerinize yeni bir ürününüzü veya hizmetinizi daha hızlı sürede tanıtmak mı?

6.Seçtiğiniz Influencer’ın orijinal içerikler ürettiğine, hedef kitlesi tarafından güvenilen bir kişilik olduğuna dikkat edin.

Şunları söylemeden de geçmeyelim. Influecer Marketing, ünlüler ya da popüler kişilere ürün ya da hizmetlerinizi para karşılığında tanıtmak değildir. Bu alanda kendini geliştiren ve çaba gösteren popüler fenomenlerle iş birliği yapmaktır. Ayrıca bu pazarlama stratejisinde amacınız “hızla ürünlerim satılsın” ise, ne yazık ki yanlış yerdesiniz. Çünkü Influencer Marketing’te amaç; hızlı satıştan ziyade, marka bilinirliğinizi arttırmaktır.

Google, ülkemizde ve dünyada en fazla kullanılan arama motoru. Hal böyle olunca işletmeler de üst sıralarda yer almak için büyük bir rekabet halindeler. Peki nedir bu kadar rekabetin sebebi? Araştırmalara göre kullanıcıların büyük çoğunluğu arama motorunda aradığı bilgiyi ilk sayfada bulamıyorsa, ne yazık ki ikinci sayfaya bakma gereği duymuyorlar. O halde işletmeler hem marka bilinirliği hem de ürün veya hizmetlerinin satışlarını arttırmak amacıyla üst sıralarda yer almanın yarışı içerisindeler. Üstelik Google’ın ülkemizdeki pazar payının %90’ın üzerinde olduğunu göz önünde bulundurursak, ne kadar önemli olduğunu siz düşünün. Google’da üst sıralarda yer almak marka değerinizi arttırır ve tüketicilerin gözünde bir kalite algısı yaratır.

Yurt dışına tur düzenleyen bir tatil acentesi olduğunuzu varsayalım. Tüketiciler Google arama motoruna; “yurt dışı seyahat acenteleri” yazdığında firmanızın en başlarda görünmesi, tüketicinin web sitenizi yüksek ihtimalle ziyaret edeceği anlamına gelir. Ama web siteniz beşinci, altıncı sayfalardaysa tıklanma oranı git gide düşer. Bu da işletmenizin bilinirliği için pek de olumlu olmayan bir durumdur.

Google’da üst sıralarda yer almak için öncelikle belirlemeniz gereken; organik olarak mı, yoksa ücretli reklam vererek mi üst sıralarda yer almak istiyorsunuz? Rekabetin yoğun olduğu bazı sektörlerde ücretli reklam vererek üst sıralarda yer almak işletmeniz açısından yararınıza olabilir. Fakat şunu unutmayın ki; reklama ne kadar yüksek ücret verseniz de üst sıralarda yer almak için sadece bu yeterli değildir. Google’ın algoritması için önemli olan; anahtar kelime seçimi, sayfa açılış hızı, uygun içerik vb. gibi reklamın içeriğiyle uygunluğu önemlidir.

“Tamam, arama motorunda en üst sıralarda yer almak önemliymiş. Peki ama nasıl olacak bu iş?” dediğinizi duyar gibiyiz. İşte size Google’da üst sıralarda yer almanızı sağlayacak birkaç ipucu!

1-Site Performansı/Hızı

Sitenizin açılış hızı kullanıcı deneyimi için çok önemlidir. Sayfanızın açılış hızı yavaşsa, müşteriler sıkılıp sayfanızdan çıkabilir. Unutmayın, kullanıcıların yarısı site açılış hızı yavaşsa sitenin açılmasını dahi beklemeden siteyi terkediyor.

2-Anahtar Kelime Seçimi

En önemli noktalardan biri de anahtar kelimelerin doğru ve eksiksiz seçilmesi. Google’da üst sıralarda yer alabilmek için anahtar kelime analizinizi çok iyi yapmalısınız. Hatalı bir anahtar kelime seçimi ne yazık ki üst sıralarda yer almanızı mümkün kılmaz

3-Meta Açıklamalarının Önemi

İnsanlar bir siteyi ziyaret etmeden önce, sadece başlığı değil, başlığın altındaki açıklama kısmını da okuyor. O nedenle müşterilerin dikkatini çekebilmeniz açısından meta açıklamanız sizin için büyük bir şans olabilir.

4- Kaliteli İçerik Üretmek

İçerikleriniz ne kadar kaliteli olursa, tüketiciler web sitenizde daha uzun süre gezineceklerdir. Fakat içerikleriniz kalitesiz olursa, tüketiciler sayfanızı hızlı terkedeceğinden Google’da üst sıralarda yer alma olasılığınız azalır. Bu noktada ziyaretçi sayınız ve sitede dolaşma süreleri ne kadar fazla olursa, üst sıralarda yer alma ihtimaliniz de bir o kadar fazla olur

Eğer başarılı olamıyorsanız ya da bilgilerinizin yetersiz olduğunu düşünüyorsanız, Google’da üst sıralarda yer almak için kaliteli bir Dijital Pazarlama Ajansı ile çalışmak sizin için en iyi seçenek olabilir.

İçinde bulunduğumuz dijital çağ, hayatımızı büyük ölçüde kolaylaştırdı. Akıllı telefonlarımız sayesinde alışverişten, bankalara; ulaşımdan, haberleşmeye kadar her türlü ihtiyacımızı tek tuşla karşılayabilir hale geldik. Bu imkanı sağlayan en önemli gelişme ise telefonlarımıza belirli aralıklarla gelen güncellemelerdi. Örneğin, Apple 2011 yılında çıkarmış olduğu 4S telefonu ile birlikte Siri’yi bizlerle tanıştırmıştı. Döneminin en iyi yapay zekasına sahip olan Siri bizimle bir insan gibi konuşabilmekte ve öğrenmek istediklerimizi bizim için araştırıp sunabilmekteydi. Siri yıllara bağlı olarak güncellendi ve gelişti. Bu durum rakiplerinin ilgisini oldukça çekti. Siri’nin ardından Google, Asistan adını verdiği yapay zekasını piyasaya sundu.

Geçtiğimiz yıllarda ise Cornell Üniversitesi’ndeki bir grup araştırmacı Apple’ın sunmuş olduğu Siri’yi ve Google’ın yaratmış olduğu Asistan’ı bir IQ testine tabii tuttu. Sonuçlar ise oldukça şaşırtıcıydı. Henüz 6 yaşında olan Siri’nin IQ seviyesi 23.9 iken; Google’nın yaratmış olduğu Asistan’ın IQ seviyesi 47.28’di. Yani Asistan’ın IQ seviyesi, Siri’nin seviyesine göre neredeyse iki kat fazlaydı. Bu da Google’ı şu anda, şimdiye kadar ki en iyi yapay zekaya sahip marka haline getiriyor. Sadece bununla da bitmiyor. Yapılan araştırmalara göre Asistan, bazı konularda Siri’den daha yetenekli. Örneğin, Google Asistan’ın işletim sistemi bazı komutları anlamak veya metin yazmak konusunda daha gelişmiş bir seviyede. Belki de bu durumun sebeplerinden bir tanesi de, Asistan’ın tüm kişisel verileri anonim olarak topluyor olması olabilir. Burada durumu şöyle açıklayabiliriz, evet bilgilerimizi anonim olarak topluyor. Bu demektir ki, bizi kusursuz derecede analiz ediyor ve hemen anlıyor. Fakat bilgilerimizi de harfiyen kaydediyor. Yani Asistan’ın işletim sisteminin hem avantajları hem de dezavantajları bulunmakta. Buradaki asıl soru şu, Asistan’ın zekasına hayran mı kalınmalı yoksa bilgilerimizin güvenli konusunda endişe mi duyulmalı?

Yaşadığımız teknolojik çağ bize bin bir türlü kolaylık sağlamakta. Pek ala bunun sebebi de akıllı telefonlarımızdaki yapay zekalar. Bu yapay zekalar her güncellemede gelişmekte ve değişmekte. Markalar da ayakta kalabilmek için bu değişime ayak uydurmak zorunda. Buna en iyi örnek ise Google’nın öne sürdüğü Asistan. Bu gelişmiş yapay zeka bizimle gerçek bir insanmış gibi konuşuyor ve ihtiyaçlarımıza cevap veriyor. Bu yüzden de IQ seviyesi, diğer yapay zekalara oranla oldukça yüksek. Durum böyle olunca insanın aklında tek bir soru oluşuyor, hani benim Asistan’ım?

Kullanıcıların arama motorlarında arama yaptıklarında karşısına çıkacak olan web siteleri iki farklı şekilde sıralanır. Bu sıralamalar organik olarak ve reklamlar ile belirlenir. Reklamlar ile üst sıralara çıkmak sektördeki rekabete, reklam optimizasyonu ve reklam bütçesine bağlı iken organik sıralama ise çok farklı şekilde belirlenir. Web sitelerinin organik sıralamalarda üst sıralarda çıkması web sitesinin teknik özellikleri ile doğrudan ilişkilidir. Bunlardan en önemlileri ise web sitesinin özgün tasarıma, özgün yazılıma ve özgün içeriğe sahip olmasıdır.

Web siteleri yapım aşamasında özgün tasarım ve yazılıma sahip olsalar bile içeriklerin yaratıcı ve özgün olmaması durumunda Google botları tarafından bu durum analiz edilecek ve siteniz üst sıralarda yer alamayacaktır. Peki, özgün ve yaratıcı içerik bu kadar önemli ise nasıl yapılmalıdır? Öncelikle web sitenizde yer alan tüm yazılar marka ya da kurumunuz ile alakalı olmalıdır. Sıkça kullanılan anahtar kelimeler web sitesi ve içeriği ile uyumsuz olduğu sürece negatif bir etkiye neden olur. Bu nedenle tüm yazılar hizmetleriniz için özel olarak yazılmalı, kopya içerik olmaması gerekir.

Yaratıcı içeriğin web siteler için öneminden ve sitenize özel olması gerektiğinden bahsettik. Ancak içerik başlığında dikkat etmeniz gerekenler yalnızca bunlarla sınırlı değildir. Web sitenizin birçok sayfası yazı ve görsellerle desteklenerek çalışacak şekilde hazırlanır. Bu sayfalarda kullanıcıların aradıklarını bulabilmeli ve vakit geçirmeleri de Google için önem arz eder. Kısa bir paragraftan oluşan bir yazının okuma süresi de aynı şekilde kısa olacağından kullanıcıları uzun süre bu sayfada tutmak oldukça zordur. Bu nedenle web sitenizde bulunan içeriklerin belirli standartlarda ve uzunlukta olması önemlidir. Böylece kullanıcıların web sitenizde geçirdikleri vakit artacak bu da Google’ın sayfanıza verdiği önemi etkileyecektir.

Yaratıcı ve özgün içerik üretirken dikkat etmeniz gereken önemli bir konu da anahtar kelime kullanımıdır. Her sektörle ilgili kullanıcıların sıklıkla kullandıkları bazı kelime ya da kelime grupları vardır. Bu kelime ya da kelime grupları anahtar kelime olarak adlandırılır. Web sitenizde bulunan yazılarda bu anahtar kelimeleri belirli bir yoğunlukta kullanılması web sitenizin Google tarafından indekslenerek üst sıralarda görünmesine yardımcı olacaktır. 

Yukarıda saydığımız nedenlerden dolayı yaratıcı ve özgün içerik konusunda titiz davranmalı ve uygun bir çalışma yapmalısınız. Unutmamalısınız ki web siteniz için yapacağınız yatırımlar aslında işinize yaptığınız önemli yatırımlardır!

Son zamanlarda web siteleri için oldukça önemli olan SSL Sertifikası kavramı sıkça karşımıza çıkmaya başladı. Peki, ama SSL Sertifikalarının bu kadar önemli olmasının sebebi nedir? SSL Sertifikası web sitenizi ziyaret edenlerin kişisel verilerini, kredi kart bilgilerini ve diğer pek çok verilerinin şifrelenerek korunmasını sağlayan bir güvenlik sertifikasıdır. 

Bir web sitesinin SSL Sertifikasına sahip olduğunu nereden anlayabiliriz? Ziyaret ettiğiniz web sitelerinin SSL Sertifikasına sahip olup olmadıklarını anlamak için ise Google Chrome kullanırken adres çubuğuna bakmanız yeterli. Bazı web sitelerini ziyaret ettiğinizde adres çubuğunun yeşil renge döndüğünü ve güvenli simgesinin belirdiğini görürsünüz. Bu durum ziyaret ettiğiniz web sitesinin güvenilir olduğunu ve SSL Sertifikası sahibi olduğunu gösterir. Ancak SSL Sertifikası sadece ziyaretçilerin güvenli şekilde sayfayı ziyaret etmelerini sağlamaz. 

SSL Sertifikası başlarda sadece e-ticaret web siteleri için zorunlu, diğer web siteleri için isteğe bağlı durumdaydı. Ancak Google yapmış olduğu açıklama ile e-ticaret siteleri haricindeki diğer web siteleri için de SSL Sertifikasının önemli olduğunu duyurdu. Bununla beraber SSL Sertifikasına sahip olan web sitelerinin organik sıralamalarda öncelikle konuma alınacağını açıklayan Google, özellikle rekabetin yoğun olduğu sektörlerde SSL Sertifikasını zorunlu hale getirmiş oldu. 

Aynı zamanda IOS ve Android cihazlara gelen yazılım güncellemeleri ile de mail haberleşmeleri SSL Sertifikaları üzerinden gerçekleşmeye başladı. Dolayısıyla SSL Sertifikası olmayan web sitelerinde mail ile haberleşme konusunda sıkıntılar yaşanır hale geldi. Bu tür sorunlarla karşılaşmamak ise aslında oldukça basit. SSL Sertifikası satın aldıktan sonra doğru bir şekilde kurulumunun yapılması hem bu sorunların oluşmaması hem de web sitenizin organik sıralamalarda üst sıralarda yer alması için oldukça önemlidir.

Diğer internet hizmetlerinde olduğu gibi SSL Sertifikası için de kurumsal ve güvenilir bir firma ile çalışmanız, sağlıklı bir sonuç almanız için önemlidir. SSL Sertifikası hakkında merak ettiğiniz soruların yanıtını almak ve SSL Sertifikası hizmetimizden yararlanmak için bizimle iletişime geçebilirsiniz. 

Sosyal medyaya önem vermeyenlerden misiniz? İşletmeniz sosyal medyada olsa da olur olmasa da şeklinde bir bakış açısına mı sahipsiniz? Size kötü bir haberimiz var. En son verilere göre Türkiye’de 52 milyon aktif sosyal medya kullanıcısı bulunuyor. Türkiye nüfusu ile karşılaştırdığınızda azımsanmayacak olan bu rakamın 44 milyonu ise mobil kullanıcılardan oluşuyor. Yani her sabah uyandığınızda, yoldayken, işyerinde moladayken, uyumadan önce gezindiğiniz sosyal medya Türkiye’de hiç de yok sayılacak cinsten bir kullanım oranına sahip değil. Web siteniz ile birlikte sosyal medya hesaplarınızda markanızın dijital kartviziti olmuş durumda. Etkili kullanarak avantajlarını sürdürmek dururken sosyal medyanın gücünü hiçe saymayın!

Sosyal medya kullanımının öneminin artık farkındasınız, peki ama sosyal medyada nelere dikkat etmeniz gerekiyor? Sosyal medyada yaptığınız küçük hatalar adeta bir çığ gibi büyüyerek karşınıza çıkabilir. Bu nedenle sosyal medya yönetiminde dikkatli olmalısınız. Sosyal medyada en sık yapılan hatalardan biri paylaşım sıklığıdır. Paylaşmak istediğiniz içeriklerin planlamasını yapmalı, markanız ve takipçileriniz için en doğru içeriği paylaştığınızdan emin olmalısınız. Bu paylaşımları çok seyrek yapmanız takipçilerinizin sizi unutmasına yol açacağı gibi çok sık paylaşım yapmanız da tam aksi yönde izlenim uyandırarak sıkılmalarına yol açacaktır. Bu nedenle paylaşım sıklığını planlarken oldukça dikkatli davranmalısınız.

Sosyal medya kullanıcıları samimiyet sever! Takipçileriniz ile iletişime geçerken aşırı kurumsal dil kullanıldığı zaman bundan rahatsız olacaklardır. Daha samimi ifadeler kullanmalısınız. Ancak bu konuda da dikkatli olmalısınız. Kendi tarzınızı belirlemeli o doğrultuda devam etmelisiniz. Çünkü bir noktada fazla samimi ifadeler kurumsal çizginizi bozacaktır. Bu nedenle markanızı, kurum kültürünüzü ve samimiyetinizi ifade eden bir dil ile iletişime geçerek takipçilerinizin hafızasında yer edebilirsiniz.

Sosyal medya kullanırken dikkat etmeniz gerekenlerden biri de mesaj ve yorumların takibini yapmaktır. Sizinle iletişime geçmeye çalışan kullanıcılara yanıt vermemeniz yaratmak istediğiniz etkinin aksine bir izlenim oluşturmanıza sebep olacaktır. Yorum ve mesajları düzenli takip ederek bunlara yanıt vermeniz hem oluşan olası bir sorunu erkenden çözebilmenizi sağlayacak hem de kullanıcılar açısından ulaşılabilir olduğunuz algısını oluşturarak marka bağlılığını sağlayacaktır.

Son olarak sosyal medya konusunda dikkat etmeniz gereken belki de en önemli nokta etkileşimlerinizin ve takipçilerinizin organik olması gerektiğidir. Çeşitli platformlar üzerinden takipçi ya da etkileşim satın aldığınızda kullandığınız sosyal medya platformu tarafından algılanan bu durum sayfanıza engel koyma ya da sayfanızın kapanması ile sonuçlanabilir. Çeşitli web sitelerinden de kontrolü yapılabilen bu organik ve sahte takipçi oranı, kullanıcılar tarafından da hoş karşılanan bir durum değildir. Markanızın dijital kimliği üzerinde bu tarz hamleler yapmamalı, bu konularda dikkatli olmalısınız.

Sosyal medya hepimizin her an kullandığı bir sanal gerçeklik. Dolayısıyla pek çok doğrusu ve yanlışı var. Diğer yazılarımızı takip ederek bu ve bunun gibi pek çok konuda bilgi sahibi olabilirsiniz!